O küçük kitapçıktaki asimetrik, ilginç çiçek, dal ve bitki kompozisyonları aklımın bir köşesine yer etmiş olmalı, aradan geçen 30 küsur yıl sonra küçük rastlantılar beni, iki katı yaşımdaki bir grup İsviçreli kadınla bir kilise toplantı salonunda ikebana yapmaya sürükledi.
Okumakta olduğunuz bu seyir defteri, benim ikebana yolculuğumun kaydı olmaya soyunuyor.
Anıları geçelim.
İkebana, çiçek, dal, ot, meyve sebze ve benzeri canlı (ya da kurtulmuş) bitkisel malzemeleri kullanarak, içinize işleyen, yaşayan, sınırlı ömrünün bilincini seyredene yansıtan sanat eserleri yaratmak olarak tanımlanabilir.
Biraraya getirdiğiniz doğal malzemenin, çoğunlukla zaten kendiliğinden güzel çiçek ve bitkilerin, bir bütün olarak bir ikebana düzenlemesi haline geldiğinde; tek tek güzelliklerinin ve anlamlarının toplamından farklı, daha zengin, daha aşkın bir sey olması gerekiyor. Bir bakıma izleyicisini şaşırtması ve büyülemesi, kendisini fark etmeye, anlamaya ve takdir etmeye yönlendirmesi bekleniyor. Yani her sanat eserinde olduğu üzere kendine ait bir ruhu, bir amacı, bir arka planı, bir iç anlamı bulunmalı. Bu yüzden bir vazoya belirli şekillerde konulmuş her çiçek kompozisyonu İkebana olamıyor.
No comments:
Post a Comment