Sayfalar

Thursday, 8 November 2012

İkebana Yolculuğum: Kişisel Bir Not



İkebana ismiyle ilk kez çocukluğumda tanıştım. Anadolu lisesinde hazırlık sınıfını bitirmiş, büyükler nezninde, ailede İngiliz diline "vakıf" tek insan olarak mimlenmiştim. Annem elime, renkli kalın kağıda basılmış, broşür benzeri katlanarak açılan, ince küçük bir kitapçık verdi. Her sayfada farklı bir çiçek düzenlemesinin altında, tercüme etmem beklenen birer paragraflık kısa açıklamalar bulunuyordu.  Sorumluluk sahibi, ciddi her 12 yaşındaki kız çocuğu gibi dikkatle işe koyuldum. (Hatırlatırım o yıllarda henüz bilgisayar ve İnternetle tanışmamıştık, bilgi kaynaklarımız bir Longman sözlük ve Meydan Larousse gibi ansiklopedilerle sınırlıydı). Tercüme çabam ikinci sayfada tıkandı. Annemi bu çok ilginç teknik konusunda aydınlatmam mümkün olmadı. Gerçi o zaten Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu'nda kendisine öğretilen herşeyi ve çoğunlukla fazlasını öğrendiği için bu konuda da bilgi sahibiydi. Fransızca bilmeyen annem, ben yıllar sonra Cenevre'de ikebanayla ilk gerçek temasımı yaşayıp heyecanla kendisine kenzan'dan bahsettiğimde "pique-fleur" mü diye sorup, beni yeniden şaşkınlık ve hayranlığa sürüklemişti. 

O küçük kitapçıktaki asimetrik, ilginç çiçek, dal ve bitki kompozisyonları aklımın bir köşesine yer etmiş olmalı, aradan geçen 30 küsur yıl sonra 
küçük rastlantılar beni, iki katı yaşımdaki bir grup İsviçreli kadınla bir kilise toplantı salonunda ikebana yapmaya sürükledi. 

Okumakta olduğunuz bu seyir defteri, benim ikebana yolculuğumun kaydı olmaya soyunuyor.  

Anıları geçelim. 

İkebana, çiçek, dal, ot, meyve sebze ve benzeri canlı (ya da kurtulmuş) bitkisel malzemeleri kullanarak,  içinize işleyen, yaşayan, sınırlı ömrünün bilincini seyredene yansıtan sanat eserleri yaratmak olarak tanımlanabilir. 

Biraraya getirdiğiniz doğal malzemenin, çoğunlukla zaten kendiliğinden güzel çiçek ve bitkilerin,  bir bütün olarak bir ikebana düzenlemesi haline geldiğinde; tek tek güzelliklerinin ve anlamlarının  toplamından farklı, daha zengin, daha aşkın bir sey olması gerekiyor. Bir bakıma izleyicisini şaşırtması ve büyülemesi, kendisini fark etmeye, anlamaya ve takdir etmeye yönlendirmesi bekleniyor. Yani her sanat eserinde olduğu üzere kendine ait bir ruhu, bir amacı, bir arka planı, bir iç anlamı bulunmalı. Bu yüzden bir vazoya belirli şekillerde konulmuş her çiçek kompozisyonu İkebana olamıyor. 



No comments:

Post a Comment